Translate

16 Mayıs 2013 Perşembe

Medyanın Yanılgısı

İnsan beyni öyle bir haldeki herşeyi herkesi kusursuzlaştırıyoruz. O da yetmezmiş gibi herşeyi de beyin de büyütüp içinden çıkılmayacak hal almayı sağlıyoruz. Küçük bir problemi büyütüp önümüze problem olarak koymakta üstümüze yok. Küçük tepeleri gözümüzde Everest Tepesi şekline bürüyüp burada mutsuzluğumuzu yaşıyoruz.Kimse bilmiyor ki tüm cevaplar kendi içimizde. Herkesin sanırım bir Leyla'ya bir Mecnun'a ihtiyacı var ki kalp yüzünden acı çekiyoruz. Tüm bu olaylar ancak filmlerde olur, unutuyoruz. Başrol sensin herzaman, gerisi yardımcı oyuncu ama rolümüzü hakkıyla yerine getirmeyip elimizde olsa baş rolü başkasına vermek için can atıyrouz.
İnsan kendi kıymetini bilmiyor, çok yazık! Leyla'yla Mecnun bir destandır, böyle aşklar 1000 yılda 1 çıkar ya da Kerem'le Aslı. Tabi bizim medya da halk bu tür dramatik şeyleri çok seviyor diye dizilerini, filmlerini bu kesitlerden çıkarıp ekmek parasını buralardan elde etmeye çalışıyor. Ne kadar saçma! Mesela doğru düzgün bilim insanlarının yaşamını çeken bir medyamız yok. Tabi halkın kanına da böyle giriliyor. Halk sürekli aşkla ilgili, onun acısıyla ilgili şeyler görüp duyduğu için bazen karşısındaki insan yüzünden çok hayal kırıklığına uğrayabiliyor. Oysa çek bir Tesla filmi, koy halkın karşısına. Bak gör seneye en çok elektronik mühendisliği ilgi görecek geleceğin mühendisliği arasında. Mesela şimdiye kadar kaç kişi 'Tanrıyı oynayanlar' filmini izledi? Ben bu filmi izlediğimde çok etkilendim ve tekrar tekrar da izledim hatta. Kalp gibi görevi kan pompalamak olan bir organı nasıl olur da aşktan sorumlu tutarız anlamıyorum. O değil de aslında aşk da ilk beyinde başlar fakat sorumluluğunu kalbe yükleriz. Sebepsiz yere yorarız kendimizi. Biz buraya dramatik şeyler yaşamaya gelmedik, biz buraya insanlara, canlılara faydalı olmaya, hayatın anlamını öğrenmeye geldik ama kaç kişi bunları düşünmekte? Ben dahil kaç kişi o gün kendini sorgulamakta?
Birçok şeyin cevabı kendi içimizde saklı olmasına rağmen biz bizi bilmedik. Biz acı çekmeyi bildik, daha doğrusu bunu da çok kıymetli sanıp olmayan davamızda bir dava adamı rolü üstlendik. Sanırım insan kendi kıymetini bilmeyince başkasının onun kıymetini bilmesini istiyor ama insan yine yanılıyor. İnsan bu, hep yanılıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder